
Ve de öyledir... Neye inanırsan olur. Çok istedim gelmeyi buraya. İnsana güven eğitimindeyken artık tam ümidimi kaybetmişken Metin'in anlattığı bir hikaye ile başladı ilk bu siteyi açmam. İnandım geleceğimize. Ve siteyi aldım, ve Yeni Zelanda'ya gidiyoruz, taşınıyoruz yazdım. Daha vize bile gelmemişti. Geldi. Şimdi buradayız. Hatta altı ay oldu bugün.
Yeni Zelanda süreci çok önce başladı aslında. Aşkımız da bir Yeni Zelandalı sayesinde başlamamış mıydı? İlk 2012 sonunda geldik buraya. Tabiri caizze tası tarağı satıp işlerimizden ayrılıp üç ay sürecek bir maceraya atılmıştık. Olmadı şartlar gerdi döndük vatana, ama her gün tekrar geri buraya gelmenin hayalini kurarak geçti aslında zaman. Bugün burada iyiki o geziyi yapmışız diyorum çünkü gezmediğimiz yer kalmamıştı. (ilerleyen postlarda o geziden yazılarımı da paylaşacağım) O gezi sayesinde yeni hayata yerleşim ve adaptasyon süreci inanılmaz hızlı oldu.
Bu yazının konusu başka, taşınma, yerleşme, alışma...
Geçen yazın sonu resmi başvuru surecini başlattık. İki günlüğüne turist olarak yurtdışına çıkmak istediğimizde hazırlamamız gereken belgeleri düşünün, şimdi onları beşle çarpın, ve sonra bir de onla çarpın. Topla topla bitmedi, o doldurulan formlar sayfalarca dıdısının dıdısına kadar soruyorlar. Neyse tüm belgeler hazır olduğunda aylardan Ekim olmuştu bile. Heyecanlı bir süreçti. Ne olacağı belli değildi. Hayatımız bir ikilemdi. Kendi işim olduğundan hiç ülkeyi terk etmeyecekmiş gibi işe devam ediyor bir yandan sürekli kafamızda hazırlıkların planlarını yapıyorduk. Planlar, çünkü harekete geçmek için vizenin gerçekten onaylanması gerekiyordu. Uzun ve sancılı bir süreç sonrası (belgeler, belgeler, red, ve itiraz, yani biraz stres biraz sinir biraz heyecan) sonunda vizemiz onaylandığında Noel tatiline iki gün kalmıştı. Araya Noel ve yeni yıl tatili girdiği için Serkan'ın pasaportunun gelmesi Ocak sonunu buldu. Vize gelir gelmez altı gün içerisinde Serkan yeni işine başlamak için Auckland'a uçtu. Ben kaldım mı tek başına tüm işlerle. (Bu arada buraya göç ve vize çeşitleri konusunda yazı gelecek söz)
Serkan gittikten tam dokuz gün sonra tüm ev eşyalarını konteyner ile göndermiştim bile. İnanılmaz yoğun çalıştım. Öyle böyle değil. Bir yandan ofisle ilgilen, bir yandan eşya topla ve hazırlıkları yap, gecem gündüzüm birbirine karışmıştı. Dedim ya, ya vize onaylanmazsa diye işler olduğu gibi devam ediyor, evimiz aynı düzende duruyordu. Bütün bu süreç bünyemi dağıtmış olmalı ki eşyalar gittikten sonra inanılmaz hastalandım, yatağa düştüm. Domuz gribi oldum. Zaten son bir ayım kalmıştı yarısı yatakta geçti. Neyse dinlenmeye ihtiyacım vardı demek ki iyi geldi.
Sonrası vedalar vedalar vedalar. Ne kadar çok sevenim varmış. Kimi ile tek tek, kimi ile grup halinde, bir de büyük bir parti sonrası tüm arkadaşlarım ve sevdiklerim ile vedalaştım. Ailemle son dakikaya kadar çok güzel vakit geçirdim. Işığı vize haberi gelir gelmez okuldan aldığımızdan o da doya doya anane ve maninisi ile, kuzenleri Sera ve Ege ile vakit geçirdi ve ayrılık vakti geldi çattı.
14 Mart. Bugün tam altı ay oldu. Uçağa binip yeni hayatımıza, Yeni Zelanda'ya yola çıktık. Altı aydır hayata tam olarak geçiremediğim blogumu hayata geçirmenin vakti geldi de geçti sanki.
Altı ayda neler oldu? Bir yandan çok hızlı geçti zaman, ama öte yandan aa sadece altı ay mı dedirtecek kadar alıştık buraya. Düzenimiz sanki hep burada yaşıyor gibi. Ben ve Serkan işe gidip geliyor, Işık da okula. Haftasonu arkadaşlarla sosyalleşiyoruz, her günümüz dolu geçiyor, belki de boş kalmadığım için hayata geçiremedim blogu bir türlü.
Taşınmaya çok alışık olduğumuzdan mı, (Ben de Serkan da en az 15 kere şehir değiştirmiş belki 20 farklı evde yaşamışızdır) yoksa daha önce buraya gelip üç ay da olsa yaşamayı deneyimlediğimizden mi, ya da gelir gelmez haftalar içerisinde biz işe Işık okula başlayıp hayat rutine girdiğinden mi bilmiyorum o kadar çabuk alıştık ki. Sanki yıllardır burada yaşıyormuşuz gibi.
Altı ay oldu bugün. Özledim tabi tüm ailemi, tüm sevdiklerimi. Ama iyiyiz burada.
Bu ilk yazımdı, biraz acemilik var, daha yazasım var aslında ama konu başlığına bir türlü sadık kalamıyorum, bir sürü konudan uzun uzun yazasım geliyor ama sanırım ayrı başlıklar altında yazmalıyım bundan sonra. Bu blogda Yeni Zelanda'dan hayatımız olacak. Eski ve yeni gezi yazılarımı paylaşacağım. Bazen bazı konularda görüşlerimi düşüncelerimi karalarım belki. Yaptığım yemekleri paylaştığım bir instagram hesabım vardı, belki o konuda da yazarım. Kategorileri oluşturdum ama site nasıl gelişir zamana bağlı.
Son söz: Siz de inanın. Olur. Ve de öyledir.