top of page

Çadır Zamanı

Çadır aldık biz bugün. Ne zamandır istiyorduk. Bu ülkede cidden indirimleri takip edeceksin. Clearance yaptılar mı gerçekten yapıyorlar. Öyle TRdeki gibi göstermelik indirim bindirim değil, baya ucuza alabiliyorsun. Neyse uzun zamandır çadır bakıyoruz, bulduk istediğimiz gibisini, üç bölümlü, iki yatak odalı bir de orta yaşam alanlı. Önümüz yaz, tüm tatillerde, hafta sonlarında tüm doğa bizim olacak :)


Bu vesile ile ilk gezimizden yazdığım yazıyı post edeceğim buraya. İlk çadır deneyimimizdi. Neredeyse dört sene önce. Waihi diye bir yer. Ablam ve Sera gelince onlarla birlikte gitmeyi planladığımız yerlerden biri.


Yazının tarihi 27 Aralık 2012. O zamanlarda word üzerinden günlük tutmuştum, belki bir gün bir şeye çeviririm diye, bak o da oldu, blog yazıları dolacak bu sayede. Hatırlatma, Işık 2 yaşında o zamanlar.

(Not: Resimlerin üzerine tıklayınca ufak açıklamalar da çıkıyor)


Kuzey turumuzda 4 gece otelde kalmıştık. Oteller çok sıkıcı. Özellikle çocuklu gezerken. Evet çok güzel yerler geziyorsun ama sonuçta bu ülkede heryer erkenden kapanıyor ve yanımızda Işık olunca belli bir saatten sonra otele dönmek gerekiyor. Otel odaları iyi hoş mutfak var genelde hepsinde ufak, yemek pişirebiliyorsun. Çocukla seyahat ederken büyük kolaylık. Ama yine de oteller sıkıcı, bir saatten sonra odada kapana kısılmış gibi oturuyorsun, internet varsa dizi falan izlersin ama o zaman ne anladım başka ülkede olmayı.


O yüzden kamp yapalım dedik. Yeni Zelanda'nın olayıymış kamp. Tabi ki bir de karavanla gezmek. Karavanlara baktık, binlerce karavan kiralama olasılığı var, çeşit çeşit büyüklü küçüklü, ama en küçüğü bile hesapladığımız bütçemizi aşıyordu. Sonunda kamp yapmaya karar verdik.


Burada Holiday Park diye bir konsept var. Oralara gidip ister çadırınla ister karavanınla kalıyorsun. Joe sağolsun bize çadırını verdi. Ama diğer ekipmanlar daha kişisel olduğu için (misal uyku tulumu iç çamaşırı gibidir başkasınınki kullanılmaz) onları alalım dedik. Burada Warehouse diye bir market var. Market deyince küçük sanmayın, yokyokçu resmen. Her şey var. Ama her şey biraz hesaplısından. Tam bize göre yani. Orada iki koca reyon kampçılık için. Liste bile yapmışlar. Kampa mı gidiyorsunuz? Şunları unutmayın diye checklist var. Süper oldu, ne de olsa acemiyiz bu konuda. Uyku tulumu, minik çanta ocak, buzluk, mat, lamba gibi malzemeler aldık kendimize. Eve geldik bahçeye kurduk çadırı. Oyunlar oynadık biraz Işık ile alışsın diye. Akşam olunca evde yattık ama yine. Ertesi gün dedik ki hemen gidip en yakın bir yerde deneyelim. Baktık yapamadık vazgeçeriz. İşte öyle yola çıktık Waihi'ye doğru.


Waihi bizim bulunduğumuz bölgenin güneyinde kalıyor, yine pasifik yıkısında. Büyük bir plaj, alabildiğine. Sonu gözükmüyor. Zaten buradaki çoğu plajın sonu gözükmüyor. Top 10 Holiday Park diye bir zincir var. En iyi kamp merkezleri. 5 yıldızlı. Ülkenin en güzel kamp merkezlerinden biri gittiğimiz. İlk deneyimimiz biraz konforlu olsun istedik. (Az sonra anlatacaklarımdan sonra keşke ilk başta daha basit bir yere gitseydik diyoruz bir daha başka bir yeri beğenmeyeceğiz korkusu ile)


Kamp yeri doğal bir nehirin üzerine kurulmuş, bir ormanın içerisindeymişcesine bitki örtüsü var. 50 metre yürüyorsun plaj. Doğayı hiç bozmadan doğanın içerisine kurulmuş. İnanılmaz temiz. Çadırın kurulduğu yer çim. Elektrik ve su var hemen yanıbaşımızda her çadıra özel. Isıtmalı havuz var, doğal kaynak termal sudan doluyor içi. Havuzda çocuk bölümü var, kaydırak var. Büyükler için jakuzi var.


Mutfak, banyo ve tuvaletler ortak. Ama dedim ya gerçekten temiz, insan hayret ediyor. TRdeki gibi tuvalet dışında oturan ve orada sürekli çalışan temizlik görevlisi bile yok ama tertemiz! İnsanlar temiz kullanıyor. Mesela duş ve mutfakta havlular var kullandıktan sonra etrafı kurulamak için. Yazmışlar lütfen kullandıktan sonra temizleyin ve kurulayın etrafı, sizden sonra gelenler temiz bulsun diye, ve şaşırtıcı ama herkes arkasını temizliyor. Bizim TRde bulamadığımız bir şey bu. Gidersin en lüks en pahalı yere hanımefendi sorsan evinde titiz mi titizdir ama kendine pislik bulaşmasın diye afedersiniz klozete çıkıp üstüne basar, kapılara eli değmesin diye tomar tomar tuvalet kağıdı koparır kapıyı açar kağıtları da yere atar. Çok alışıldık bir manzara değil mi: Burada ben hiç pis tuvalet görmedim. (EDIT: Dört sene sonra gelip buraya yerleşip altı ay geçtikten sonra da görmedim)


Mutfakta, lavobolar, fırınlar, ocaklar, mikrodalgalar, ekmek kızartma makineleri ve buzdolapları var. Kullanabiliyorsun hepsini. TV odası var. Internet odası var. Çamaşırhane var. Var da var. Bizim 5 yıldızlı otellerden tek farkı çalışan yok. Her şeyi sen yapıyorsun.


Biz tüm kampı ağzımız açık gezdik. Sonra havuzu dene, yemekti derken gün geçti. Gece çok rahat uyuduk. Hiç korktuğum gibi olmadı.Ertesi gün de orada kaldık. Hatta hiç kamp yerinden çıkmadık. Özlemişiz dinlenmeyi aslında sürekli gez gez nereye kadar diye tüm günü çimlerde yayılarak geçirdik. Işık çadırda uyumaya bayıldı. Tabi bize uyku tulumu aldık, yavrucuk için bulamadık o kadar küçük. İlk gece giydirdim de giydirdim. İçine kilotlu çoraplar, uzun kollu bodyler, üzerine tulum, esofman ve en üstüne yorgan tulumu. Sabah resmen sıcak oldu çıkar diye uyandı. Çünkü dışarda da yatsan çadırın içi ısınıyormuş bir süre sonra. Işık bayıldı çünkü düşünsenize, kendi yatağı gibi etrafı kapalı ama anne baba da onunla içeride. Hiç zorlanmadan uyudu diyebilirim. Ertesi gün daha da rahat uyudu. Gün içerisinde biz dışarıda otururken mesela yorulduğunda kendiliğinden çadırın içine girmeye ve orada dinlenmeye başlamıştı ilk günden.


Kamp yeri eğlenceli. En azından başkaları ile muhabbet ortamı oluyor. Otel ile kıyaslayınca kesinlikle kamptan yana bundan sonra oyum. Yemek pişirirken, yemek yerken, havuzda ya da sadece çimlerde otururken gelen geçen, dünyanın her yerinden gelmiş gezginlerle tanışma ve konuşma imkanı oluyor.


Bu ilk deneyimimizden sonra tamam dedik yaparız biz bu işi.




bottom of page