top of page

Sporcu ulus nasıl olur?

Olimpiyatlar bitti sayılır. (Hayır, daha bitmedi çünkü paralimpikler devam ediyor ve burada diğer olimpiyatlar kadar haberlerde yer alıyor.) Olimpiyatlar boyunca tüm ülke sporla yattı sporla kalktı. Zaten geldiğimizden beri hiç alışık olmadığımız birçok spor çeşidinin burada ne kadar yaygın yapıldığına şaşıyoruz. Olimpiyatlar boyunca anladım ki, bilmedikleri anlamadıkları spor neredeyse yok. Sadece belirli branşlar değil, tüm branşlar önemli ve hepsi o kadar ilgi çekiyor. Madalya kazanan sporcular geri geldiklerinde bizdeki ünlülere taş çıkaracak kadar ilgi gördüler, hala da görüyorlar, tüm magazin haberlerinde, dergilerde, söyleşilerde onlar var. Röportajları, fotoğraf çekimleri, söyleşileri, panelleri, okul gezileri (evet evet okul okul geziyorlar gençlere örnek olmak için) hala devam ediyor.

Madalya demişken, Yeni Zelanda'dan olimpiyatlara 203 atlet katılmış ve toplam 18 madalya ile geri döndüler, bunlardan sadece 4'ü altın. Türkiye’nin iki katı gibi dimi. Türkiye olimpiyatlara 103 atlet gönderdi ve biri altın 8 madalya ile geri döndü sporcular. İki katı gibiymişçesine ama öyle değil. Türkiye'nin nüfusu neredeyse 80 milyon. Yeni Zelanda 4,5 ama hadi diyelim yuvarlak hesap 5 olsun. Kabaca bir hesapla tam 16 katı ediyor. Yani nasıl oluyor da bizden tam 16 kat daha fazla sporcu çıkarıyor ve madalya alabiliyorlar? Deneyimlerimize dayandırarak açıklamaya çalışacağım birazdan.

(içses: liseden beri yapmadığım matematik işlemlerini yaptım 16 rakamını bulana kadar umarım doğrudur da rezil olmayız.)

Neyse konuya dönelim. Neden ve nasıl daha çok ve başarılı sporcu çıkar bir ülkeden? Birinci adım çocuklara sporu sevdirmek değil mi? Ülkenin tek gayesi bu sanki. Çok başarılılar.

İlk geldiğimiz dönemden yani dört sene önce sadece turist olarak gezerken başımıza gelen bir olaydan bahsedeceğim. Güney adada uzun bir yolculuğumuz vardı. Araba ile yolculuk yaparken mola yerlerini çocuk parklarının yanındaki parklardan seçiyorduk. (içses: İngilizcenin gözünü yiyeyim, playground ve park, bu ne ya çocuk parklarının yanındaki parklardan) Işık o zamanlar gündüz de uyuyor, mola veriyor yemek yediriyor parkta deli gibi yoruyor öyle tekrar arabaya biniyorduk ki yolda huzursuzluk çıkarmasın. Hiç bilmediğimiz ufak bir kasabadan geçiyorduk, bir parkta durduk, önce pikniğimizi yaptık sonra oyun parkında oynadık ama az ileride duvarlar arkasından gelen çocuk seslerini merak ettik ve gidip bakalım neymiş burası dedik. Yaklaşınca anladık ki bir yüzme havuzu. Ay hava da sıcak keşke biz de yüzebilseydik diye düşünürken kapıdaki tabelayı gördük. Meğer halka açık havuzmuş. (Halka açık havuz mu? Öyle bir şey mi vardı ki? Ya özel sitenindir, ya bir kulübün olmalıdır üye olmayanlar giremez durumu yok muydu?) Şaşkın şaşkın giriş ücretlerini anlayama çalıştık. Şöyle yazıyordu:

Yetişkin: $4

Çocuk: $2

Serkan ben ve Işık gireceği için 10 dolar çıkardım ve verdim kasaya. Tam içeri gireceğim arkamdan seslendi görevli. Ay dedim kart soracak üye değiliz ki, böyle komik paralara girilmez ki. Dedi paranızın üstünü almadınız ve bana 4 dolar geri verdi. Biz bön bön baktık adama o da bize baktı. Hayır, İngilizcem de iyi neyi yanlış anlamış olabilirim acaba diye düşünürken açıkladı. Bomba geliyor bomba. Meğer yetişkin tek başına gelirse 4 dolar ödüyor, eğer çocuğunu getirirse (çocuk kendi kendine gelemeyeceğine göre) 2 dolar ödüyor. Yani çocuğunu getirene indirim bir nevi. Bu hesaba göre Serkan tek başına 4 dolar, ben Işık kucağımda 2 dolar ödüyorum ve toplam 6 dolar ediyor. Teşvike bakar mısınız? Çocuğunu getir havuza diyor yani yeter ki, ben hem ondan ücret almam hem de senin ücretini düşürürüm. İşte bu zihniyet sporcu yetiştiriyor. Sporu sevdiriyor. Gezimizin devamında gittiğimiz her şehirde havuzları bulup keşfetmiştik hepsinde durum buydu. Şimdi artık burada yaşayan biri olarak daha detaylı da öğrendim durumu. 16 yaşına kadar tüm havuzlar çocuklara bedava. Kimisi yukarıdaki gibi çocuğunu getirene ekstra indirim bile yapıyor. Allah aşkına İstanbul'da yaşarken o kadar yüzmek için havuz aradım, üyelikli olmayan, tonlarca para bayılmadan girilmeyen var mı? Varsa bile kaç tane? Kaç çocuğa ulaşıyor?

Şu an yaşadığımız yere 5 km uzaklıkta iki adet kapalı ve biraz daha uzakta 10 km sonra açık halk havuzu var. Işık geldiğimizden beri haftada bir yüzme dersine gidiyor. Üç kişilik gruplar halinde dönemlik $150. Türkiye'de ben bu kadar ucuz bir yüzme kursu bulamamıştım. Lüks değil burada spor. Herkese açık. Ailecek gidiyoruz derse, komplex içerisinde üç havuz var, Ben Işık ile derste iken Serkan kulvarlı olana gidip yüzüyor, dersten çıkınca ben Aquagym e giriyorum onlar babası ile biraz daha oyun havuzunda oynuyorlar, hep birlikte eve dönüyoruz. Ailecek bir en az bir akşamımız su sporları ile geçiyor yani.

Dahası da var, aşağıda resimlerini gördüğünüz yer bir lisenin spor salonu. Buradaki Türkler olarak kiraladık. Pazar akşamları gidiyoruz, bir salonda kadınlar basket oynuyoruz, diğer salonda erkekler salon futbolu oynuyor. Çocuklar ise arada koşturuyor bazen oyun oynuyor bazen bize salça oluyorlar. Ama en önemlisi düzenli olarak ailelerini spor yaparken görüyorlar ve örnek alıyorlar. Salonun kirası şaka gibi. 25 dolar civarı sanırsam. Koca salon sizin ama. Anahtarı veriyorlar, sen okula giriyorsun, açıyorsun giriyorsun, sonra kapatıp kitleyip gidiyorsun. İçeride yüzlerce spor eşyası var, toplardan fitness aletlerine kadar. Güveniyorlar sana. Bizde olsa ohooo, ilk gün bomboş kalır orası. İnsanlar bu güveni suiistimal etmiyor, gerçekten mesela çocuklar bir şeyler atıştırıp yere kırıntı dökse bile topluyoruz hemen aman bizden sonra gelen sporcular rahatsız olmasın, ertesi gün burada ders olacak dağınık kalmasın diye. Herkes tüm ülkeyi kendi evi gibi kullanıyor, kendi evi gibi de özen gösteriyor.

Türkiye'de ise spor tamamen kişisel bir başarı. Genelde ailenin başarısı. Azmi ve maddi gücü (futbol dışında) Kendi kuzenimden biliyorum, zamanında Türkiye şampiyonluğu elde etmiş jimnastikçi bir kuzenim var. Ama o bu başarıyı elde etsin diye halam kariyerini bırakıp senelerce onu her gün antrenmanlara götürdü getirdi, tüm hayatını adadı. Sunulmuş bir fırsat değil, inanılmaz çaba gösterilmiş bir başarı bizde spor. Ve tabi ki buna gücü olanlar başarabiliyor. Yurdum çocukları beton zeminde plastik top ile beden dersi geçirmeye, beden dersinden kâğıt kalem ile yazılı olmaya, hatta beden dersleri yerine matematik testi çözmeye mahkûm. Nasıl gitsin olimpiyatlara?

Not: Fotoğraflara basınca ufak açıklamaları çıkıyor kaçırmayın okuyun derim.

bottom of page