top of page

Eski sevgiliden arkadaş olur mu?


Olur da, olmaz da. Eski sevgili var, eski sevgili var. Yaşanmışlıklara bağlı biraz da öyle değil mi? Ne yaşandı? Nasıl yaşandı? Duyguların boyutu neydi? Mesela sadece hoşlanma ve çıkma ya da deneme ama yanılma ve birbirine aslında çift olarak uymadığını anlama gibi bir ilişki ise pek ala da sonrasında arkadaş da olunur dost da. Ya da sevgi varsa, çok sevilmişse ama zaman içinde farklılaşıp, belki büyüyüp gelişip başka biri olunmuş ve artık çift olarak uyuşulmuyor ama sevgi baki kalıyorsa yine çok da güzel arkadaş olunur bence.


Ama aşk varsa fena. Hele o aşk tam bitmemişse, yaşanması gereken şeyler yarım kalmışsa, yaşanan olaylar yüzünden aşk şekil değiştirmiş ve nefrete dönüşmüşse, kavga patırtı olmuş, kalpler kırılmışsa zor. Ha imkansız değil. Zaman her şeyin ilacı demişler ya, belki zaman geçer, kırılan kalp iyileşir, aşk ya da nefret diner ve hatıralar olumsuz yaralara değil tatlı anılara dönüşürse, kin tutma yerine affetmeyi seçerse yürek bir ihtimal eski sevgili arkadaşa dönüşebilir.


Bizimkisi bir aşk hikayesiydi sanırsam. Ve yaşadığım aşk acısı. Çok çabaladık aslında ilişkimiz yürüsün diye, baya uğraştık. Kafa gözü yarmayı bile göze aldık, resmen savaştık ama olmadı, aşkımız nefrete dönüştü. Kırıldık ve üzüldük. Ayrılık vakti geldi ve ayrıldık. Şimdi tekrar arkadaş olur muyuz, ya da ex’den next olur mu geleceği bilemeyiz, ancak yaşayıp göreceğiz.


Yeni bir sevgili buldum sonra. Onu çok sevdim. Baya sevdim. O kadar mutluyum ki herkes mutluluğumu görsün bilsin istedim. Belki cicim ayları belki balayı. Belki yaşadığım kötü ilişkiyi unutmak unutturmak için elalemin gözünün içine soka soka sokakta el ele dolaşma sevdası bu blog.


Evet okurken ne yazıyor bu kız diyordunuz değil mi? Duydum. Açıklıyorum: Yeni Zelanda yeni sevgilim. Tıpkı aşkın ilk günleri gibi olumsuz hiçbir şey görmez ya gözler, hep olumluya odaklanır. Belki o yüzden tüm yazılarım eskiyi kötüler yeniyi över gibi.


Ve eski aşkımı açıklıyorum. Ülkem, ana vatanım, Türkiye’m. Vatanına aşık bir askerin kızıyım ben. Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına bağlı yetiştirildim. Her ortamda ülkemden gurur duydum ve yurtdışında yaşadığım ya da turist olarak bulunduğum her an Türklüğümü gururla haykırdım. Zihinlerinde kara çarşaflı Türk kızı bekleyen her yabancıya aslında Türkiye’nin ne kadar aydın ve çağdaş olduğunu anlattım. Ülkemde çalıştığım süre boyunca öğrencilerime vatan sevgisini – ama körü körüne her şeyiyle kabullenen bir sevgiyi değil – vatan sevgisi ile vatanı nasıl daha güzel bir yere dönüştürmenin yollarını anlatmaya çalıştım. Çabaladım, yeri geldi sokağa çıktım sahip olduğum değerleri korumak adına. Gönüllü oldum seçimlerin hepsinde görev aldım. Ama olmadı. Tıpkı onca çabaya rağmen biten bir ilişki gibi ayrılık vakti geldi. O kadar kalbim kırıldı ki belki biraz da nefrete dönüştü aşkım.


Birkaç eleştiri aldım hem Türkiye’den hem de Yeni Zelanda’dan. Türkiye’den dostlarım dedi ki, ne kadar kötülüyorsun ülkeni, sen hiç sevmedin mi? Yeni Zelanda’dan dediler ki sen daha bekle burada da hayat toz pembe değil, içi seni dışı beni yakar.


O yüzden içimden bu benzetme geldi. Türkiye eski sevgili. Ama bakın sevmişim bir kere. Belki günün birinde arkadaş oluruz yine. Bakarsın devran döner ex’den next bile olur.


Yeni Zelanda yeni sevgilim, şu aralar pek mutluyuz. Balayındayız hala. Ama ufak tefek pürüzlerini de görmedim değil hani, yavaş yavaş aşk bulutları açılıyor. Şikayet yazıları başlar yakında.



bottom of page