top of page

Superman, Jüpiter ve Instagram. Bir öğretmenler günü yazısı.

“Biliyor musunuz? Superman gerçek olabilir. Yani bilimsel olarak. Düşünün mesela geldiği gezegen ya Jüpiter gibiyse? Jüpiterde yer çekimi 24.79 m/s² oysa dünyamızın yer çekimi 9.807 m/s². Yani Jüpiterde sıradan herhangi bir nesne dünyadan daha ağır, bu demek oluyor ki orada yaşayan Superman dünya’ya geldiğinde doğal olarak kasları daha güçlü olacak ve dünyadaki her şey ona hafif gelecek. Bize super güç gibi görünen onun doğal yaşamının bir parçası olabilir. Belki de bize doğa üstü gibi görünen bütün güçlerin fiziksel ve bilimsel bir açıklaması vardır.”


Sene 1991. Çeyrek asır önce. 11 yaşındayız ve Anadolu lisesi sınavlarına hazırlanıyoruz. Sınavda sorulabilecek fizik kurallarını böyle anlatan bir öğretmenim vardı benim. Feridun Bilge. Çeyrek asır sonra ismini beni bir yerden tesadüf eseri olmalı takibe aldığı Instagram hesabımda gördüğümde kim acaba bu diye düşünmemiş, o yıllara göre baya modern sayılan beyaz tahtanın önünde bize bu Superman hikayesini anlatışı gelmişti gözümün önüne. Çeyrek asır, dile kolay. Kim hatırlar çeyrek asır önceki öğretmeninin ismini?


Sadece o değil ki, ne öğretmenler geçti hayatımdan. Evini öğrencilerine açıp, öğrencilerini kendi çocuğu gibi sahiplenip seven Emine Işık; matematiği bir stres unsuru olarak değil tahtaya çizdiği olağan üstü resimler ile, sınavlarda gazetenin arkasına saklanıp isterseniz kopya bile çekebilirsiniz tavrı ile sevdiren Tekin Hoca; İngiltere’den kendi bütçesi ve emeği ile özenerek seçip aldığı, o dönemlerde bulunmaz Hint kumaşı değerinde olan renk renk ve hatta kokulu stickerlar ile İngilizce ödev yapmaya teşvik eden Önder hoca, namı diğer Mr.Akhun; sahip olduğu değerleri öğrencilerine aktarmak için bir Alman disiplini ile çalışan Frau Akça; babacan ve sevecen tavırları ile gönüllere taht kuran, hababam sınıfı Mahmut hocasını aratmayan müdürümüz Orhan Temiz; dünyanın bir ucunda sudan çıkmış balık halimden çıkmam için bana destek olan Mr.Spechalske; üniversite yıllarımda efendiliği, asaleti ve bilgi dağarcığı ile kendine hayran bıraktıran Hasan Hoca; derslerinde değil sıralar tüm sıra araları kapı önü ve basamakları bile dolduran, dersi bir tiyatro sahnesine çevirip öğrencilerini büyüleyen Ayşegül Yüksel; öğretmenliğimin ilk yıllarında mentörüm olup ilk heyecanımı yenmemi sağlayan İlker Altınbaşak; potansiyelimi genç yaşıma rağmen ortaya çıkarmama izin veren Canan Hocam, birlikte rekabet içinde değil gerçekten takım çalışması ile birbirine destek olarak her birimizin daha iyi öğretmen ve eğitmen olmasını sağlayan tüm Testing Holding* üyeleri (Mehmet, Deniz Fulya, Şefika, Hande, Nihan, Erinç) ve diğer tüm Bahçeşehir ailem; sadece verdiği eğitimlerle değil kendi duruşu ile hedeflerimi yükselten ve örnek olan Sibel Sagner; kurumsal hayattan kopup, öğretmenliğin en keyifli anlarını yaşamama vesile olan Cahit Taylan; zamanında üniversite hocam olup sonra birlikte çalışma ve daha da yakından tanıma imkanı bulduğum, beni yıllar önce sınıfın ilk günü yazmış olduğum özgeçmişi getirerek şaşırtan ve öğretmenliğe adanmışlığı ile hayran bıraktıran İsmet Babaoğlu, ve şu anda dünyanın öbür ucunda öğretmenlik yapıyor olmama aracı olan Engin; hayallerimden bir saniye bile vazgeçmemem için güç veren Metin Hara, öğretmenler günümüz kutlu olsun.


Ayrıca öğretmenliğin bir meslek değil bir tutku haline gelmesine vesile olan öğrencilerimi de es geçemeyeceğim. Öğrencilikten arkadaşlığa ilk terfi eden Begüm; birlikte öğrenci olup sıra arkadaşı bile olduğum Yonca; sanki aileden biri uzak bir kuzen gibi hissettiğim Öykü; ve sınıftaki her anımı daha da zevkli hale getiren, bu yazıda ismini saymakla bitiremeyeceğim öğrencilerim sizleri de çok seviyorum. Hepiniz namına birkaç arkadaşınızın ismini burada zikretsem de hepinizin yeri bende ayrı. Sınıfta beni en zorlayan en sinir eden bile bir sonraki derste nasıl o öğrencinin ilgisini çekebilirim sorusunu sordurduğu için değerli. Her biriniz çok değerlisiniz.

Dileğim bir çeyrek asır sonra tesadüfen bir öğrencimi sosyal medyadan bulduğumda ismimin hatırlanması. Bir şekilde dokunabiliyor, hayatlarına bir fayda sağlayabiliyor, ileriye bir adım atmalarına vesile oluyorsam ne mutlu bana.


Birilerini unuttuysam af ola, kesin unutmuşumdur ama hayatımda var olan öğretmenlik yolunda bana ışık olan herkese sevgiler saygılar.


Bir dövmem var benim, üzerinde şöyle yazıyor: “When you are born in a world you don’t fit in, you are born to help create a new one” yani birebir çevirisi değil ama meali: “ait hissetmiyorsan bulunduğun dünyaya onu değiştirmek için geldin” Sadece İngilizce öğretmiyorum ben. Öğretmenlikteki hedefim ufak da olsa dünyayı değiştirmek için adımlar atmak. Kulağa kaçan kar suyu misali. Öyle seçiyorum ki sınıfta yapılacak materyalleri, okunacak parçaları, dinlenecek şarkıları, konuşulacak soruları, her biri dünya için bir adım ileri götürecek konular. Zevk alıyorum bunu yapmaktan. Her gün aynı kitabın sayfalarını, aynı alıştırmaların sorularını çözmek yerine sürekli okuyorum, sürekli araştırıyorum. Hem ilgi çekici hem öğretici hem ufuk açıcı hem de çaktırmadan İngilizce öğretici materyaller bulmaya çalışıyorum. Bazen de İngilizce öğretiyormuş gibi görünüp çaktırmadan dünyayı öğreten materyaller. Ben de zevk alıyorum bu süreçten. Yeni bilgi öğrenmekten mutlu oluyorum. Aynı parçayı okuyacağıma her gün yeni bir makale okumak motive ediyor beni de. Öğrencilerimle öğreniyorum. Gelişiyorum. Ve her geçen gün öğretmenliği daha çok seviyorum.




bottom of page